
Düşünerek, anlam vererek ve özümleyerek öğrenme yolundan ezberciliğe sapanlar ne kadar talihsizdir. Onlar, çok zevkli olabilecek ve öğrenciliğe mutluluk getirebilecek olan öğrenme etkinliğini tatsız bir angaryaya çevirmişlerdir. Ezbercilik her şeyden önce, kişiliği zedeleyen aşağılayıcı bir “öğrenme” seçimidır. Düşünmeye teşvik etmek, detayları olduğu şeklinde beyne yerleştirmek eğitimin amaçlarının dışındadır. Ezber yerine yorum yaparak öğrenme gerçekleşirse, unutmanın önüne geçbilimselş olur. Ezbere dayanan öğrenmede görülen süre kaybı yorumlamada ortadan kalkar.Çocuğun gelişiminin eğer olmazsa olmaz parçası anne – baba çocuk etkileşimidir. Çağımız maalesef ebeveynle çocuk arasındaki mesafeyi artıran koşulları beraberinde getirmektedir. Çalışan anne – babalar yorgun argın eve gelip yorgunluklarını gidermek için televizyonun karşısına geçiyor ve bu arada çocuklarını da adeta televizyona emanet ediyorlar. Kendilerine kafi süre ve dikkat ayrılmayan çocuklarımız, her zamankinden daha fazla yalnızlığa mahkum bir hayat yaşıyorlar.
Anne – babaların çocuklarına ilgisizliği bu şekilde devam ederse bir sonraki yüzyılda insanlığı iyi mi bir kuşağın beklediğini anlamak zor değil.Şiir görülmez; ancak kalbe doğabilir. Kalpleri titreten çizik çizik eden yada süsleyen de bir hissin ilhamıdır genellikle; bir zamanın akışı, bir ruh sıkışması yahut bir hazzın coşmasıdır. Heykel benzer biçimde, fotoğraf benzer biçimde bütüne dayalı bir sanata dönüşüveriyorsa söz, adı divan şiiridir onun. O şiir, soyut olanın ardında koşarken somut olanı örnek gösterir. Duygu için maddeyi, içsellik adına çevreyi kullanır. Hayaller ve düşünceler derinleştikçe dildeki zarafet de artar.
Bir cevap yazın