
Roman, okurlarına birtakım incelikler, alışkanlıklar kazandırır. Okur, romandaki duymaya alışkın olmadığımız seslere kulak verirken okurların en yalnızıdır. Aileden, arkadaşlardan, gündelik uğraşlardan, her şeyden ve herkesten birkaç saatliğine de olsa uzaklaşarak kendi içine çekilir kişi bir kitabı okurken. Hele ki sarmışsa okuduğu roman, okurun gözü başka kimseyi görmez. Bu yanıyla bir “sırdaşlık”tır insanın sevdiği bir romanı okurken hissettiği. Okurlar bu sırra iştirak etmek için romandaki herkese zihinlerinin ve yüreklerinin kapılarını açık tutmuşlardır Resim çekme üzerine fark görüşler ve düşünceler vardır. Söz gelimi bir resimci resmin belgesel değil, sanatsal, sezgisel ve şiirsel yanlarının olduğunu söylüyor. Bir başkasıysa resmin, dünyamızın hem görsel hem de düşünsel iz düşümü olduğunu belirtiyor. Bu açılardan bakıldığında resim çekerken neyi anlatmak istiyor ve ne hissediyorsak ona bakan da aynı şeyleri hissetmeli. Bunu yaparken ışık bize yardımcı olacaktır. Mesela şu gördüğünüz deniz manzarasını çekerken sadeliği, suskunluğu anlatmaya çalıştım. İstedim ki insanlar bu fotoğrafa bakarken kendini oradaymış gibi hissetsin, biraz deşarj olsun. Bu fotoğrafı çekerken akşam ışığı bana şart olan desteği verdi. Siz de önceden düşünün, çerçeveleme yaparken görüntünün, düşündüklerinizi yansıtması için gayret harcayın.
Bir cevap yazın